‘Genel Şartlar’ sigorta sözleşmelerini kısıtlayabiliyor

 ‘Genel Şartlar’ sigorta sözleşmelerini kısıtlayabiliyor

Hukuk sınırları içinde kalmak koşuluyla, herhangi bir sözleşmenin içeriğinin taraflarca serbestçe belirlenebilmesi, sözleşme özgürlüğünün temel özelliklerindendir. Ancak genel şartlar, sigorta sözleşmelerini kısıtlayabilmektedir. Sigortacıların kendi sözleşme metinlerini kendilerinin oluşturmasına izin verilmesi gerekir.

Bir sigorta ilişkisinden söz edebilmek için, sigortacı ile sigorta ettiren arasında bir sigorta sözleşmesinin yapılmış olması gereklidir. Bu sözleşmenin tabi bulunduğu yasa hükümleri Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6. kitabında yer almaktadır. Günümüzde sigorta sözleşmeleri önceden hazırlanmış, “sigorta genel şartları” olarak isimlendirilen metinler kullanılarak bağıtlanmaktadır. Bu metinler ülkemizde Hazine Müsteşarlığı’nca oluşturulmakta ve yürürlüğe konulmaktadır. Sigorta şirketlerinin tarafı olacakları sigorta sözleşmelerini istedikleri gibi düzenleyememeleri bazen önemli sorunlara yol açmaktadır. Aşağıda sigorta genel şartları ile ilgili sorunlardan bir kısmını kısaca ele alacağız.

Mutlak sözleşme özgürlüğü yok

Yukarıda da vurguladığımız gibi sigorta genel şartları, sözleşme hükümlerinden başka bir şey değildir.

Ülkemiz, temel bir ilke olan sözleşme özgürlüğü ilkesini benimsemiş ülkeler arasındadır. Sözleşme özgürlüğü Anayasa’nın güvencesi altındaki temel özgürlüklerden biridir (T.C. Anayasası m.48 fk.1).  Bu özgürlük en başta sözleşme yapmak veya yapmamak konusunda “serbest” olmayı kapsar. Bunun yanında, hukukun çizdiği (dikkate alınması zorunlu olan) sınırlar içinde kalmak koşuluyla, sözleşmenin içeriğinin taraflarca serbestçe belirlenmesi imkânı da sözleşme özgürlüğünün temel özelliklerinden biridir.  Ancak sigorta sözleşmeleri alanında, bu sayılan anlamda mutlak nitelik taşıyan bir özgürlük iklimi yoktur.

  • Sigortacı zorunlu sigortaları (o sigortanın dahil bulunduğu branşta ruhsat almış ise) yapmaktan kaçınamaz.
  • Zorunlu sigorta söz konusu olmasa dahi, eğer sigorta yaptırmak isteyen kişi “tüketici” sıfatını taşıyorsa, sigortacı haklı sebep olmadan sigorta istemini geri çeviremez.
  • Sigortanın zorunlu olmadığı ve bunu yaptırmak isteyen kişinin de tüketici sıfatına sahip bulunmadığı durumlarda dahi sigortacının elleri serbest değildir: Sigortacı “ana içeriği” Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenen “sigorta genel şartları” temelinde sözleşmeler kurmakla yükümlüdür. Sigortacılık Kanunu m.11 fk.1 aynen şöyledir: “Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir”.
  • Sigortacının sözleşme özgürlüğü, Türk Ticaret Kanunu’ndaki “emredici hükümler” aracılığı ile de sınırlanmıştır. TTK’daki sigortaya ilişkin düzenlemenin dörtte üçü emredici niteliktedir. Yasa maddelerinin büyük çoğunluğu sigortacıyı değil, onunla sözleşme yapanları veya sigorta sözleşmesinden yarar sağlayanları (sigorta ettiren, sigortalı ve lehtarları) korumak amacıyla emredici olarak düzenlenmişlerdir.

Sigortacı kendi sözleşmesini yapabilmeli

TBMM sigorta sözleşmesine uygulanacak emredici hükümleri belirledikten sonra, bu sınırlara uyarak sözleşme yapan sigortacı ile sigorta ettirenin anlaşmasını her yönüyle geçerli saymak yerine acaba Sigortacılık Kanunu’nun verdiği yetkiye dayanarak devletin “sigorta genel şartları” aracılığıyla işe karışması doğru bir tercih midir? Kanımızca devletin sigorta genel şartlarını hazırlayıp yürürlüğe koyarak sigortacıları zorlaması yerinde bir çözüm değildir. Her sigortacının kendi sözleşme metnini kendisinin oluşturmasına izin vermek gerekir. Bundan çekinmek için sebep yoktur. Hazine Müsteşarlığı’nın sigorta genel şartları hususunda etkili denetim yetkisi ile donatılması (genel şartlar hakkında denetleme faaliyetinin de görevleri arasında olması) ve gerekli gördüğü hallerde bir sigorta şirketinin kullandığı genel şartların temel kanunlara aykırı bulunduğu gerekçesiyle değiştirilmesini isteyebilmesi makul, dengeli ve yeterli bir çözüm olarak benimsenebilir.

“Düzenleme” değil “onaylama” sistemi

Sigortacılık Kanunu, sigorta sözleşmelerinin Müsteşarlıkça “onaylanan” genel şartlara uygun olacağından söz etmiş ve aslında yasal çözüm olarak “düzenleme” değil “onaylama” sistemini öngörmüştür. Buna rağmen, kanunun ilk çıkarıldığı zamandan bu yana düzenleme sistemi uygulanmıştır. (Bu noktada belirtelim ki 2007 yılında Sigortacılık Kanunu çıkarılana kadar yürürlükte kalan Sigorta Murakabe Kanunu da son şeklinde “onaylama sistemini” hükme bağlamaktaydı. Sigorta Murakabe Kanunu m. 28 “Sigorta sözleşmeleri, Müsteşarlıkça onaylanan genel şartlara uygun olarak yapılır” hükmünü içermekte idi).                                                                       

Bugün “onay sistemi” getiren yasal düzenleme kâğıt üzerinde kalmış görünüyor.

Kanımızca, yasanın asıl tercihi olan “onay sistemi” de uygun düşmemektedir. En doğrusu sigorta şirketlerinin serbest olmalarıdır. Hazine Müsteşarlığı ise, sigorta şirketleri tarafından herhangi bir onaya gerek olmaksızın uygulamaya konulan sigorta genel şartları hakkında yalnızca yasalara aykırılığını saptamış olduğu hallerde, denetim yapmalıdır.

Genel şartlar dokunulmaz kılındı

Ülkemizde, Hazine Müsteşarlığı tarafından düzenlenen genel şartların “emredici kanun hükmü” gibi işlem görmesi, böyle kabul edilmesi söz konusudur. Kanımızca bu anlayış  yerinde değildir. Yönetsel bir kuruma yasama yetkisine eşit yetkiler tanımak temel hukuk düzenimizle bağdaşmamaktadır. Bu noktada hatırlatalım ki çoğu genel şartın son maddelerinden biri “taraflar bu genel şartlara aykırı olmamak koşuluyla özel şart kararlaştırabilirler” veya “bu genel şartlarda, sigorta ettiren aleyhine olmamak koşuluyla değişiklik yapılabilir” biçimindeki hükümdür. Bununla Hazine Müsteşarlığı kendi düzenlediği genel şartları adeta “dokunulmaz” kılmış bulunmaktadır. Oysa, genel şartların (TTK’nın emredici düzenlemelerine aykırı düşmemek kaydıyla) “her yönde” -sigorta ettirenin lehine veya aleyhine- değiştirilebilmesi gerekir. Sözleşme hükmü niteliğindeki sigorta genel şartlarının sigorta sözleşmesine taraf olanlarca -emredici yasal düzenlemeye aykırı düşmemek kaydıyla- değiştirilmesi (bazı genel şart hükümlerinin sözleşme metninden çıkarılması; bazı ek hükümlerle kapsamının genişletilmesi veya daraltılması v.b.) hukuka uygun sayılmalıdır.

Sözleşme hukukunu etkilememeli

Sigortacılık Kanunu’nda sigorta genel şartlarına uygunluk konusunda getirilen yasal sınır “ana içeriğe dokunmamak” biçiminde tanımlanmıştır. Ancak Sigortacılık Kanunu’nun sözleşme hukukuna ilişkin düzenleme öngörmesi zaten doğru değildir. TBMM sigorta sözleşmesini kendi takdirine göre yasal bir zemine oturtmuş ve emredici kurallarla tarafların serbestlik alanını da çizmiştir. Bu durumda ya Sigortacılık Kanunu’ndaki sözleşmeye ilişkin düzenlemenin TTK karşısında etkisiz hale geldiğini ve tamamen devre dışı kalması gerektiğini kabul etmek ya da Sigortacılık Kanunu’na çok sınırlı bir anlam vermek ve sonuç bağlamak uygun olur: Sigortacılık Kanunu’nun sözleşme hukuku bakımından değil, denetim açısından sınır çizmiş ve düzenleme getirmiş  sayılması kanımızca mümkündür. Bu anlayış benimsenirse, genel uygulama yeni bir görünüm kazanabilir: Devlet (sigortacılığı denetlemekle görevli kamu birimi olan Hazine Müsteşarlığı) genel şartların ana içeriğinden ayrılan sigorta şirketlerine, denetim görevi çerçevesinde müdahale edebilecek ve bunlardaki geçersiz sayılması gereken veya geçersizliği sigorta ettirenler tarafından öne sürülebilecek olan hükümlerin artık kullanılmamasını isteyebilecek ve aykırı davrananlara da kendi tabi olduğu mevzuat (Ceza Hukukçularının içerdiği çok sayıdaki ceza sebebiyle  “Mini Ceza Kanunu” olarak tanımladıkları Sigortacılık Kanunu) çerçevesinde  yaptırım uygulayabilecektir.

Yukarıdaki anlayış çerçevesinde sigorta genel şartlarının bazı maddelerinin sigorta ettiren aleyhine değişikliklere konu edilmiş bulunması ana içeriğe dokunulduğu biçiminde yorumlanmamalıdır. Kaldı ki, TBMM tarafından öngörülen emredici hükümlere aykırı bir sözleşme yapılmamışsa, ana içerik neden değiştirilemesin? Kaldı ki, ana içeriğe dokunmama ilkesi muğlak (sınırları belirsiz) ve bu sebeple de uygulanması son derece zor bir ilkedir.

Bazı teminatların verilmesine engel oluyor

Bu bağlamda vurgulamamız lazım gelen son bir husus da şudur: Borçlar Kanunu (ve ayrıca tüketici işlemi niteliğinde bir sigorta sözleşmesi söz konusu olduğu zaman Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun) da “genel şartlar” hakkında uygulanması gereken (sigortacının hareket alanını sınırlayan) hükümler içermektedir:  Borçlar Kanunu yargının genel işlem koşullarına (sigorta genel şartları da bu niteliktedir) ilişkin yetkilerini, bu koşulların ne zaman bağlayıcı olacağını ve hangi durumlarda “haksız şart” sayılarak “yazılmamış” (sözleşmede hiç yer almamış) işlemi göreceğini düzenlemektedir. Borçlar Kanunu uyarınca haksız şart sayılması gerekmeyen bir sözleşme hükmünü, Hazine Müsteşarlığı’nca belirlenen “ana içeriğe uygun olmadığı” gerekçesiyle geçersiz kabul etmek ise amacı aşan, zorlama bir çözümdür.

Kısaca, genel şartların sigorta ettirenler aleyhine dokunulmazlığı olarak tanımlanan ve uygulamada yer ettiği gözlemlenen kural, fikrimizce başarılı bir tercih niteliğini taşımamaktadır.  Bu uygulama sigorta şirketlerinin sigorta ettiren aleyhine öngörülecek bazı sınırlamalarla vermeye razı olacakları bir teminatı, “ya hep ya hiç” anlayışı yüzünden hiç vermemeleri sonucuna götürme gibi bir sakınca da taşımaktadır.

Genel şart kullanma zorunluluğu

Sigorta şirketleri uygulamada, Hazine Müsteşarlığı tarafından yayınlanan genel şartlar çerçevesinde sözleşme yapma zorunluluğu altında olduklarını düşünerek, her sigorta sözleşmesini uygun düşüp düşmediğine bakmaksızın bir resmi genel şart metni altında yapmaktadırlar. Mesela karayolunda kamyonla yapılan yük taşıması için denizde taşınan yüklerin sigortasına ilişkin “Emtia Nakliyat Genel Şartları” metninin kullanılması: Bu metinde “müşterek avarya” halinde sigortacının hangi sigorta korumasını sağlayacağı yazılıdır. Oysa müşterek avarya bir deniz hukuku kurumudur ve karada söz konusu değildir. Kanımızca hakkında resmi genel şart bulunmayan hallerde sigortacıların mutlaka “yakın olduğunu düşündükleri” bir genel şart metnini kullanmaları gerekmez.

Birtakım şartlar zamanın çok gerisinde kaldı

Hazine Müsteşarlığı tarafından yayınlanan genel şartların bir kısmı “eskimiş” veya “ülkemiz açısından anlam taşımayan hükümlere yer vermiş” bulunmaktadır. Bu satırları kaleme alan kişi ile aşağı yukarı aynı yaşta olan (dinozor çağından kalma) genel şartlar (az sayıda da olsa) hala yürürlüktedir. Mesela: Kıymet Nakliyat Genel Şartları; Üçüncü Şahıslara Karşı Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları. Kıymet Nakliyat Genel Şartlarının Osmanlıca dilinde yazılmış olduğunu ve günümüzde bunu doğru ve gerektiği gibi anlayabilen kişilerin nesil tükenmesi tehlikesine karşı artık çok sıkı korunmaları gerektiğine özellikle dikkat çekelim. Üçüncü Şahıslara Karşı Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ise “bobsleigh” (buz üzerinde kızak) yarışlarına katılmadan ve ayrıca “yanardağ indifaından” (püskürme) doğan sorumlulukları teminat dışında bırakmıştır. Bu eskimiş ve revizyona muhtaç genel şartların bir an önce yürürlükten kaldırılmaları ve yenilerinin oluşturulması gerekmektedir.    

 

İlginizi Çekebilir

Leave a Reply