Ya çekilen aracınız kazaya karışırsa?

 Ya çekilen aracınız kazaya karışırsa?

Karayolları Trafik Kanunu (KTK), karayolunda kullanılabilen “araçlar” ile ilgili sorumluluğu düzenlemektedir.  “Tanımlar” başlıklı KTK m.3’teki tanıma göre “araç”,  karayolunda kullanılabilen motorlu, motorsuz ve özel amaçlı taşıtlar ile iş makineleri ve lastik tekerlekli traktörlerin genel adıdır. Söz konusu tanım uyarınca araçların büyük kısmını “taşıtlar” oluşturmaktadır. “Taşıt” kavramı ise, KTK m.3’te şöyle belirlenmiştir: Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlardır. Bunlardan makine gücü ile yürütülenlere “motorlu taşıt” insan ve hayvan gücü ile yürütülenlere “motorsuz taşıt” denir.  Görüldüğü gibi araçlar “motorlu” ve “motorsuz” biçiminde ikili bir ayrıma tabi tutulmaktadır. “Bisiklet” ve “römork” motorsuz taşıtlara, “motorlu bisiklet” ise motorlu taşıta örnek oluşturmaktadır. KTK m.3’te yer alan tanımlar şöyledir:   

Römork: Motorlu araçla çekilen insan veya yük taşımak için imal edilmiş motorsuz taşıttır. 

Yarı römork: Bir kısmı motorlu taşıt veya araç üzerine oturan, taşıdığı yükün ve kendi ağırlığının bir kısmı motorlu araç tarafından taşınan römorktur. 

Hafif römork: Azami yüklü ağırlığı 750 kg’ı geçmeyen römork veya yarı römorktur. 

Bisiklet: Üzerinde bulunan insanın adale gücü ile pedal veya el ile tekerleği döndürülmek suretiyle hareket eden motorsuz taşıtlardır. Azami sürekli anma gücü 0,25 KW’ı geçmeyen, hızlandıkça gücü düşen ve hızı en fazla 25 km/saate ulaştıktan sonra veya pedal çevrilmeye ara verildikten hemen sonra gücü tamamen kesilen elektrikli bisikletler de bu sınıfa girer. 

Motorlu bisiklet (Moped): Azami hızı saatte 45 kilometreyi, içten yanmalı motorlu ise silindir hacmi 50 santimetreküpü, elektrik motorlu ise azami sürekli nominal güç çıkışı 4 kilovatı geçmeyen iki veya üç tekerlekli taşıtlar ile aynı özelliklere sahip net ağırlığı 350 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtlardır. Elektrik ile çalışanların net ağırlıklarının hesaplanmasında batarya ağırlıkları dikkate alınmaz. 

I. Motorlu araçlardan sorumluluk

Motorlu bisikletler hariç olmak üzere motorlu araçlara ilişkin sorumluluk KTK m.85’te aracın işletilme halinde olup olmamasına göre farklı şekilde hükme bağlanmıştır. 

Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın işleteni sorumlu olur.

İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir. 

Bu düzenlemeden anlaşılacağı gibi, işletilme halindeki bir motorlu aracın karıştığı bir kazada ölüm veya bedensel zarar veya mal zararının meydana gelmiş olması işletenin sorumlu tutulması için yeterlidir. 

Yasadaki “işleten” deyiminden maksat da şudur: 

Araç sahibi olan veya aracın uzun süreli kiralanması, karşılıksız kullandırılması gibi hallerde kiracı, veya aracı uzun süreli kullanan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır. 

Aracı ölüm, bedensel zarar veya mal zararına yol açmış bulunan bir işleten, bu aracı trafiğe çıkartarak başkaları için “tehlike yaratmış” olması sebebiyle sorumludur. Kazada “kusurlu” olması gerekmez. Sorumluluktan kurtulmak için işleten, meydana gelen zararlı sonucun başkaları için tehlike yaratacak şekilde aracın trafiğe çıkarılmış olmasından kaynaklanmış sayılamayacağını kanıtlamak zorundadır. Bunun için de aracın işletilmesi ile zararlı sonuç arasındaki sebep-sonuç  bağını kesen hallerden birinin varlığını ortaya koyması lazımdır. 

Buna karşılık, işletilme halinde olmayan bir aracın sebep olduğu zarardan sorumluluk “kusur esasına” dayanmaktadır.  KTK, ayrıca zararın -işleten bunda kusurlu olmasa dahi- araçtaki bozukluk (mesela aracın el freninin boşalması) sebebiyle meydana gelmesi halinde de işletenin sorumluluk altına gireceğini hükme bağlamaktadır. 

“İşletilme hali” acaba hangi anlama gelmektedir? KTK bunu tanımlamamaktadır. Ağırlıklı görüş, bir aracın elektrik veya mekanik sistemlerinin (en az birinin) devrede olması halinde işletilme halinin söz konusu olacağı yolundadır. Bir diğer yaklaşım ise, aracın karayolunda olmasını yeterli görmektedir.  Bir motorlu araç, kendisini hareket ettiren motor gücü dolayısıyla başkaları için tehlike yaratır. Dolayısıyla motoru  veya elektrik sistemi devrede olmayan bir aracın işletilme halinde sayılmaması daha doğru olacaktır. 

Araçların sebep olduğu kazalar ve bundan doğan zararlar, çoğu halde o aracın sürücüsünün kusurlu bir davranışı sonucunda meydana gelir. Ancak yasa sürücünün sorumluluğunu özel olarak düzenlememiştir. Şu halde, sürücü genel hükümlere göre sorumlu tutulabilecektir. KTK’da özel düzenlemeye konu olan sorumluluğun üzerine yüklenmiş olduğu kişi “işleten” olarak tanımlanan kişidir. 

II. Motorlu olmayan araçlardan sorumluluk

Uygulamada, birçok halde trafik kazaları motorlu olmayan araçlardan kaynaklanabilmektedir. Motorlu olmayan taşıtlar (araçlar) için sorumluluk KTK’da, “römorklar ve çekilen araçlar” ile “bisikletler ve diğer motorsuz taşıtlar” açısından farklı şekilde düzenlemiştir. 

ÇEKİCİNİN SİGORTASI RÖMORKU DA KAPSIYOR

1) Römorklar, yarı römorklar ve çekilen (motorlu) araçlar

Çekilen araçlarla ilgili sorumluluk “Özel Durumlar” başlıklı KTK m.102’de öngörülmüştür. Yasa hükmü şöyledir:
Bir römorkun veya yarı römorkun veya çekilen bir aracın sebep olduğu zarardan dolayı, çekicinin işleteni, motorlu aracı işletenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere göre sorumlu tutulur. Çekilen araçla ilgili olarak sorumluluk genel hükümlere tabidir. Çekicinin sorumluluk sigortası, çekiciyi işletenin, römorkun sebep olduğu zarardan dolayı sorumluluğunu da kapsar. 

İnsan taşımada kullanılan römorklar, römork için ek bir sorumluluk sigortası yaptırılarak tüm katarın en az zorunlu mali sorumluluk sigortası tutarlarının kapsamına girmesi sağlanmadıkça trafiğe çıkarılamaz. 

“Çekilen araç” deyimi bir yandan römork gibi motorsuz araçları diğer yandan (mesela bozulmuş olduğu için kendi makine gücü ile seyir olanağından yoksun kalmış bulunan) motorlu araçları kapsamaktadır. Çekilen motorlu veya motorsuz aracın yol açtığı zarardan sorumluluk özellikle traktörler tarafından çekilen römorklar veya çekici deyimi ile tanımlanan kamyonlar tarafından çekilen dorseler bağlamında önem kazanmaktadır. 

Çekilen araç, mesela bunlardan düşen şeylerin karayolunda seyir halinde olan başka araçlara veya içindeki kişilere veya eşyaya zarar vermesi; kapısının veya yan kapağının açılarak başka araçla temas etmesi; römorktaki kaygan maddenin yola dökülmesi ve diğer araçların kayarak yoldan çıkmalarına sebep olması; gerekli önlemler alınmadan park edilmesi; arkasında gereken uyarı işaretleri veya ışıklar bulunmadan yola çıkarılmış olması gibi çok farklı şekillerde zarar meydana getirmiş olabilir.  

  

ARACINIZ ÇEKİLİRKEN SORUMLU KİM?

Çekilen aracın verdiği zarar ve bu zarardan dolayı kimin hangi hükümler uyarınca sorumlu olacağı konusunda bazı ayrımlar yapılması uygun olacaktır: 

l Çekilen aracın çeken araca bağlanması öncesindeki zararlar

l Çekilen aracın çeken araca bağlı olduğu sıradaki zararlar

n Çeken aracın işletilme halinde olduğu sıradaki zararlar

n Çeken aracın işletilme halinde olmadığı sıradaki zararlar

l  Çekilen aracın çeken araçtan ayrılması sonrasındaki zararlar. 

KTK, esas olarak çekilen aracın çeken araca bağlı olduğu ve çeken aracın işletilme halinde bulunduğu varsayımı için düzenleme getirmiştir. Bu gibi bir durumda ayrık haller dışında denetim çeken araçtadır ve bu sebeple de çeken aracın işleteninin sorumlu tutulması doğaldır. Çekilen aracın çekme sırasında çeken araçtan istem dışı ayrılması ve zarara yol açması olasılığı da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Çekilen araçtan düşen şeylerin hangi koşullar altında çeken aracın işleteninin sorumluluğunu doğuracağı en azından bazı hallerde tartışmaya elverişli görünmektedir: Çekilen araçtan seyir sırasında düşen ve arkadan gelmekte olan aracın önleyemeyeceği bir biçimde ona çarparak zarar veren şeyler için çeken aracın işleteninin sorumlu sayılması makul görünmektedir. Buna karşılık, çekilen araçtan bir süre önce düşmüş olan ve yol üzerinde hareketsiz bulunan bir şeye arkadan gelen bir araç tarafından sürücü dikkatsizliğiyle birlikte temas edilmesinin aynı sonuca yol açması gerekip gerekmeyeceği konusunda tartışma yaşanabilir.  

Çeken ve çekilen araçlar birbirlerine bağlı olmakla birlikte, işletilme halinde bulunmamakta iseler, çekilen aracın yol açtığı zarardan sorumluluk, KTK m.85 fk.3 hükmüne tabidir. Mesela, çeken ve çekilen araçlar gece vakti birbirlerine bağlı durumda yol kenarında park halinde iken, çekilen aracın gereken ışıklı uyarıları taşımaması sebebiyle hareket halindeki bir motosiklet arkadan çekilen araca çarparsa, bu araçları bu şekilde park edip bırakmış olan aracın işleteni sorumlu tutulacaktır.  

Çeken ve çekilen aracın birbirlerine bağlı olmadıkları durumlarda ise, kural olarak KTK m.102 devre dışıdır. Bu sebeple çekme işi tamamlandıktan sonra araçlar birbirinden ayrılmışlar ise, çeken aracın işleteninin KTK m.102 uyarınca sorumluluğu gündeme gelmeyecektir. Buna karşılık, genel hükümler uyarınca sorumluluk söz konusu olabilir: Çekilen aracı, zarar verebileceği bir durumda çeken araçtan çözüp bırakan kişi, haksız eylem hükümlerine göre zararı tazmin etmekle yükümlü kılınabilir.  Yukarıdaki açıklamalarımız çekilen aracın bir motorlu araç olması hali için de geçerlidir. Çünkü, kendi gücü devre dışı olan bir motorlu aracın çekilmesi ile motoru olmayan bir römorkun çekilmesi arasında fark yoktur. Bununla birlikte öğretide, çekme tamamlandıktan sonra çeken ve çekilen motorlu araçlar arasındaki bağlantı sona erince artık çekilen aracın KTK m.85 hükmüne tabi hale geleceği ve bunun yol açacağı zarardan işleteninin sorumlu olacağı belirtilmektedir. 

Çekilen motorlu aracın sürücüsü çekme sırasında çekilen araç içinde bulunmakta ve operasyonda görev almakta ise çözümün nasıl olması gerektiği KTK’da düzenlenmemiştir İsviçre’de ise, bu halde çeken ve çekilen araç işletenleri “müteselsil olarak” sorumlu sayılmış bulunmaktadırlar. Çekilen araç sürücüsünün çeken aracın işleteninin “yardımcı kişisi” (işletenin eyleminden sorumlu olduğu kişi) olarak nitelenmesi ve çeken araç işleteninin (yardımcı kişinin eylemi sebebiyle) KTK m.85 fk.1 uyarınca sorumlu tutulması da düşünülebilecektir. 

KTK, çeken ve çekilen araçların birbirlerine verdikleri zararlar hususunda özel bir hüküm içermemektedir. Çekilen aracın çeken araca zarar vermesi çok uzak bir olasılık değildir. Özellikle, tek parça ağır bir makine veya benzeri bir yükle yüklü olan römorkun, istif hatası sebebiyle çeken araçla birlikte devrilmesi zaman zaman görülen bir husustur. Çeken aracın sürücüsünün kusuru yüzünden çekilen aracın zarara uğraması da karşılaşılan haller arasındadır. Römorkun çeken araca vereceği zarardan sorumluluk genel hükümlere göre belirlenir. Aynı şekilde, çeken aracın, çekilen araca verdiği zarar hakkında da genel hükümlerin uygulanması uygun bir çözüm sayılabilir. Nitekim İsviçre’de LCR (Karayolları Trafik Kanunu) m.69 fk.4 bunu açıkça hükme bağlamıştır. Çünkü çekme birçok halde bir sözleşme uyarınca gerçekleştirilecektir. Dolayısıyla ilişkinin bu sözleşme hükümlerine tabi olması makul görünen bir tercihtir. Diğer bir seçenek ise, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan bir zararın söz konusu olduğu gerekçesiyle, çeken araç işletenini KTK m.85 fk.1 uyarınca sorumlu tutmaktır.   

Çeken aracın işleteni, çekilen aracın verdiği zarardan sorumlu olduğu için, çekicinin işleteni tarafından yaptırılan zorunlu trafik (sorumluluğu) sigortası (ZTS) o işletenin çekilen araç sebebiyle sorumluluğunu da kapsayacaktır (KTK m.102 fk.2). 

RÖMORKTA İNSAN TAŞIMAK İÇİN SİGORTA ŞART

İnsan taşıyan bir römorktaki kişilerin seyir sırasında meydana gelen bir kazada ölmeleri veya bedensel zarara uğramaları durumunda, çeken aracın işleteninin sorumluluğu KTK m.85 fk.1’e tabidir. KTK m.102 bu halde söz konusu olacak sorumluluk konusunda özel bir düzenleme getirmemiş, yalnızca römork için “ek” bir sorumluluk sigortası yaptırılması gerektiğini hükme bağlamıştır. Ülkemizde, özellikle tarlada çalışmaya götürülen -çoğunlukla da kadın olan- tarım işçilerinin traktör arkasındaki römorkun üzerine bindirilmeleri sıklıkla görülen bir durumdur. Böyle bir halde, çeken ve çekilen araçların (traktör ile römorkun) bir bütünlük arz ettiği ve çeken aracın yarattığı kinetik enerjinin kazada asıl rolü oynamış olacağı varsayılarak, sorumluluğun en başta çeken aracın (traktörün) işletenine yüklenmesi uygun bir çözümdür. Kaza, römorktaki bir bozukluktan kaynaklanmış olduğu takdirde dahi kural olarak bu sonucun meydana geleceğini benimsemek doğru olur. 

KTK m.102 fk.1 cümle 2’de yer alan “çekilen araçla ilgili sorumluluğun genel hükümlere tabi olduğu” kuralı ise kanımızca motorlu olmayan araçlar (römorklar) bakımından açıklayıcı özelliğe sahiptir. Bu hükmün yokluğunda da sonuç aynıdır. Çekilen aracın motorlu bir araç olması halinde ise, çekilme sonrasında bu araç için sorumluluk KTK m.85’e tabi bulunacağından, hüküm bu olasılık için yerinde görünmemektedir. 

2) Motorsuz taşıtlar ve motorlu bisikletler 

Karayolunda birçok motorsuz taşıt da bulunabilmektedir (mesela bisikletler). Bunların yol açtığı zararlardan sorumluluk KTK m.103’te düzenlenmiştir.

Motorsuz taşıtlar ve motorlu bisiklet: 

Madde 103 – Motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluğu genel hükümlere tabidir. 

Buna göre, zarar gören, motorsuz taşıtı yönetimi altında bulunduran kişinin kusurunu (veya bu kişi başkası tarafından çalıştırılmakta ise, zarara yol açan eylemi görevi sırasında gerçekleştirmiş olduğunu) kanıtlamak zorundadır. 

Bu noktada, bisikletlerle ilgili olarak şu gözlemi yapmamız lazımdır. Bisikletler ve yiyecek, su vb. dağıtımında kullanılan motosikletler sıkça kaldırım üzerinde seyir gerçekleştirmektedirler. Oysa aşağıdaki yasal tanımlardan da açıkça anlaşılacağı gibi, bu tür davranışlar hukuka uygun değildir.   

Taşıt yolu (Kaplama): Karayolunun genel olarak taşıt trafiğince kullanılan kısmıdır.

Yaya yolu (Yaya kaldırımı): Karayolunun, taşıt yolu kenarı ile gerçek veya tüzel kişilere ait mülkler arasında kalan ve yalnız yayaların kullanımına ayrılmış olan kısmıdır.

Bisiklet yolu: Karayolunun, sadece bisikletlilerin kullanmalarına ayrılan kısmıdır.

Görüldüğü gibi yaya yolu (yaya kaldırımı) yalnızca yayalara özgülenmiş alanlardır ve bunları bisiklet ve motorlu bisikletler de dahil, araçların (motorsuz olup olmadıklarına bakılmaksızın) kendileri için kullanabilmeleri söz konusu değildir.  

İlginizi Çekebilir

Leave a Reply